31 Ekim 2010 Pazar
Fashion illustrations
29 Ekim 2010 Cuma
Fashion's Night In!
Geride bıraktığımız Fashion's Night Out etkinliğinden sonra sırada Fashion's Night In var. Bu sefer mağazalar değil internet siteleri katılıyor. 1 Kasım günü etkinliğe katılan markalar ve internet alışveriş siteleri özel indirimler ve hediyelerle 2. bir alışveriş şenliği yaratmayı amaçlıyor. Türk alışveriş siteleri bu etkinliğe katılmasa da listede tanıdık birçok site var, asos, louisaviaroma, net-a-porter... Vogue Türkiye bir de Fashion' Night In'e el atsa internet alışverişine destek verse hiç fena olmaz:) Vogue.com'un düzenlediği bu etkinliğe hangi sitelerin katıldığını görmek için tıklayın!
28 Ekim 2010 Perşembe
First Vogue Cover in the History!
Nisan 1901'de ise ilk renkli Vogue kapağı yayınlanmış. İlüstrasyon Allan Gilbert'e ait.
First colored cover was published in Apris 1901. Allan Gilbert made the illustration.
Ve ilk renkli fotoğraflı kapak Temmuz 1932'de yayınlanıyor. Fotoğrafı çeken ise sonradan derginin baş fotoğrafçısı olan Edward Steichen. Kapaktaki bronzlaşmış model atletik, aktif ve sağlıklı kadınların sembolü olmuş. Şimdiki kapakları düşününce ne kadar da garip geliyor değil mi? Nereden nereye...
Edward Steichen, then the magazine's head photographer, took this picture for the july, 1932 cover. The tanned figure with the beach ball became the symbol of the new type of athletic, active and healty woman.
26 Ekim 2010 Salı
An Ordinary Day
Ayakkabı / Shoes: Casa Rossi- Boyner
Jeans : Gifted DKNY Jeans
Çanta / Bag : Koton
Yüzük / Ring: H&M
Hırka / Cardigan: Maine New England- Debenhams
23 Ekim 2010 Cumartesi
Italy trip - Rome
Yanımıza aldığımız kocaman haritayla uzun bir yürüme mesafesinden sonra varmak istediğimiz noktaya ulaşıyoruz. Eğer Roma'ya gidicek olursanız bence sokak sokak gösteren büyükçe bir harita almanız yararınıza olur hatta bizimkinin üstünde otobüslerin rotalarını da gösteriyordu çok işimize yaradı diyebilirim.
Şehrin ortasından Tevere nehri geçiyor ve nehrin üzerinde bolca köprüler mevcut. Kimisi trafiğe kapalı. Şehre ilk bakışımızı Ponte Sisto'dan gerçekleştiriyoruz. Sonra doğruca odamıza.
Trastevere, Roma'nın pek de turistik olmayan ve Romalıların Trastevereli olmakla gurur duydukları bir yermiş. Biz çok seviyoruz. Kendine has çok şirin bir kasaba tadında. Kaldığımız yerin altında bir pizza fırını vardı kokularıyla doyduk:) Odanın camından dar Trastevere sokaklarından biri...
Kaldığımız yere otel demek pek de doğru olmaz aslında. 2 odalı bir Bed&Breakfast demek daha doğru olabilir. Çok şirin döşenmiş ve içerisinde bilgisayardan, play stationa kadar herşey düşünülmüş. İçindeki küçük mutfağı da bizim için doldurulmuştu. Odamızın güzelliğiyle keyfimiz yerine geliyor.
Haritayı yatağın üzerine serip bir rota oluşturuyoruz. Sonra hazırlanıp sokağa çıkma vakti ama hava koşullarının bu denli sıcak olmasını beklemiyorduk. Zira diz üstü çizmelerimle soğuğa hazırdım ama sıcağa hayır:)
Biz yorgunlukla gözlerimizi kapatırken sabah kepenkli yerlerin aslında birer bar, cafe ve restauranta dönüştüğünü en acı şekilde öğreniyoruz. Gece yarısına doğru müzik sesi odamızı olduruyor. Sokaktaki 3-5 kişi 100 kişi oluyor. Bir nevi Asmalımescite dönüşüyor şirin mahallemiz. Ama bize o kadar da şirin gelmiyor artık:) Çünkü uyumak istiyoruz ve uyuyamıyoruz huysuz ihtiyarlar gibi mızmızlanıyoruz:) Evet tüm gün o kadar gezmemiş olsak muhtemelen biz de sokakta eğleniyor olurduk.
Roma'nın en bilindik figürü Colosseum'da sıra. Bir insan seli de burada ve kuyruk beklemeye hiç niyetimiz yok. İçine girmeyerek çok şey mi kaçırdım bilmiyorum. Girenler varsa söylesin lütfen:)
- Roma'nın biraz tehlikeli olduğunu duyduk ama çok şükür başımıza bir şey gelmedi, dikkatli olmanızda fayda var, cüzdan, pasaport iyi koruyun.
- İtalyanlara baya bi benziyoruz, o kadar çok yanımıza gelip İtalyanca konuşmaya çalışan oldu ki artık turist değiliz moduna girdik:)
- Siyahlara karşı bence çok büyük ayrımcılık var. Tüm siyahların sokaklarda çanta sattıklarını veya mağazalarda bodyguard olduklarını gördük başka bi iş yapanına rastlamadık.
- Özellikle Milano'da çok karşılaştık metroda, istasyonda yardım etmeye çalışıp sonra para isteyen insanlar fazlasıyla var, ya da yanınıza gelip birşeyler satmak isteyen. Klasik istanbul taktiklerine alışkınsanız kolaylıkla sıyrılabilirsiniz:)
- Küçük hediyelikler alıcaksanız eğer(magnet, anahtarlık vs.) fiyatları turistik yerlerde çok pahalı. Diyelim Vatikan'ı gezdiniz ve hemen çıkışta bir şeyler almak istediniz 5 euro, 3 sokak ilerledeniz aynı şeyi 1 euro'ya görebilirsiniz, acı ama gerçek:)
- Kışın seyahate çıkacaklar yanınıza extra bere, şapka, atkı alın böylelikle her fotoğrafta aynı montunuzla görülmemiş olursunuz, aksesuarların gücü adına.
- Kaldığımız yerin altında fırının yanında bir vintage dükkan vardı ve gucci, armani, lanvin gibi markaların 2. el çantaları vardı. Fiyatları 45 euro civarıydı ve evet ben almadım. Ve çok pişmanım ve sırf bunun için bi daha gidebilirim:) Ponte Sisto'dan Trastevere'ye geçin, hemen orada arada Politeama sokağı 24 numara! Giderseniz bana da alın lüütttfenn:)
- Seyahat anıları yazmak baya eğlenceliymiş bunu farkettim yazarken insan bir daha yaşıyor sanki. Ama artık moda dünyasına dönüş yapmanın vaktidir:) xxx